Bir gün küçük Maryam’ın ailesi göç hazırlığına başlıyor. Yanlarına sadece birkaç bavul alacaklar ve onlar şimdiden ağzına kadar dolu. Maryam’ın oyuncaklarına yer yok. Ama Maryam uçağa bindiği gün sadece çok sevdiği oyuncak bebeklerini arkada bırakmıyor. Geldiği ülkede bildiği dil konuşulmuyor, tanıdık yüzlerle, sevdiği tat ve kokularla da karşılaşmıyor artık.
Başta hiç konuşmayan, oyun oynamayan hatta yemek yememeye karar veren Maryam’ın kafasında sürekli iki dil çarpışıyor.
Okul teneffüslerinde zamanını bir köşede yalnızlık içinde geçiriyor Maryam. Ta ki yanında kızıl saçlı küçük bir kız belirip ona ismini sorana dek.
Yeniye alışmak yeni arkadaşlıklarla mümkün. Çocukların yeni bir kültür ve dile uyum sağlayabilmenin yolu ise yeni arkadaşlarla oyun oynamaktan geçiyor.
İranlı anne-babasıyla 4 yaşındayken Fransa’ya göç eden ödüllü yazar Marjam Mardjidi’nin kendi deneyimlerinden esinlenen bu duyarlı öykü, sığınmacı çocukların iç dünyasına dolaysız bir kapı aralıyor.
Eski korunaklı dünyasına ait neredeyse her şeyi terk etmek zorunda kalan ve kendini bambaşka bir yerde yapayalnız bulan çocukların nasıl bocaladıklarını güçlü bir şekilde hissettiren yazar, çocuk masumiyetiyle ve ön yargısız yaklaşıldığında her türlü zorluğun aşılabildiğini de çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Öykünün hüznü ve umudu ödüllü çizer Claude K. Dubois’in, birkaç kalem darbesiyle yansıtmayı başardığı güçlü ifadeli çizimlerine de yansıyor.
Arka Kapak:
Bir sabah Maryam doğduğu ülkeden kalkan bir uçağa biniyor ve yabancısı olduğu bir ülkeye iniş yapıyor. O günden sonra Maryam konuşmuyor, yemiyor, oyun oynamıyor…
Acaba Maryam’ın kafasında çarpışıp duran iki dil ne zaman barış ilan edecek? Maryam ne zaman yeni yemeklerin tadına varıp yeni arkadaşlıklar kuracak?
Claude K. Dubois’in çizimleri, yazarın yaşamından izler taşıyan Benim Adım Maryam’ın güçlü öyküsüne sıra dışı bir incelik katıyor.