Türkiye, 70’li yılların sonu 80’li yılların başı. Köyden göçüp gelen, şehirde var olma mücadelesi veren emekçi bir aile. Ve Ayşe. Ailenin küçük kızı. Onun, her şeyi sorgulayan kara gözlerinden bakıyoruz yakın tarihimize. Ekonomik zorluklar, kültür çatışmaları, annenin aileyi geçindirmek için Almanya’ya gidişi… Tüm bunlar Ayşe’yi etkiliyor, yıpratıyor ama asla direncini kırmıyor!
Ayşe, ablasıyla birlikte evin yükünü üstlenirken bir yandan da eğitimine asılıyor. Çocuk yaşta okuması engellenen ablasından farklı olarak ortaokulu da liseyi de bitirmek istiyor. Ancak babanın işsizliği, annenin uzaklığı, otobüsten bozma evlerindeki koşullar zaman zaman derslerinde bocalamasına yol açıyor.
Sığındığı limansa her zaman kitaplar oluyor. Çok okuyan çok hayal kuran, yaşadığı onca sıkıntıya rağmen tercihini hep umuttan yana kullanan bir çocuk Ayşe.
Baş kahramanı olduğu eserin, ülkemizde ve dünyada bunca ilgi görmesinin arkasında sahiciliği yatıyor. Gerçek bir çocuk Ayşe. Annesiyle çatışan, sokakta oyun oynarken ders çalışması gerektiğini unutan, arkadaşını etkilemek için Almanya’dan henüz gelememiş oyuncak bebeğiyle hava atan…
12 Eylül’ün gölgesinde bir çocuk o. Sokakları dolduran askerlere önce şaşan sonra alışan bir çocuk. Müzik öğretmeninin neden birden kaybolup hayatlarından ansızın çıktığını anlamlandıramıyor. Kendi kendine soru sormaktan yorulmuyor: Beni neden oyunlarına almıyor erkek çocuklar? Pekâlâ, oğlanlar kadar hızlı koşabilirim. Gâvur ne demek? Mahalledeki arkadaşlarım kâğıt toplayan çocuklardan neden uzak duruyor? Hepimiz çocuğuz, isimlerimiz, kökenlerimiz farklı olsa ne yazar?
Ayşe’nin Günleri Serisi’nin ilk kitabı İlk Adımlar’da, usta yazar Gülsüm Cengiz, her yaştan okurun kalbinde taht kuran Ayşe karakterini titizlikle işlerken, o dönemin Türkiye’sinde emekçi bir ailenin çocuğu olmanın zor kadar da iç ısıtan yanlarına ayna tutuyor.
Birçok dünya diline çevrilen, Türkiye’den sonra Avusturya’da, İsviçre’de, Suriye’de, Almanya’da ve Hırvatistan’da uluslararası beğeni kazanan, çeşitli ödüllere layık görülen Ayşe’nin Günleri’nden 20’yi aşkın yıl sonra yazılan Bir Bulutun Ardında’da, kitabın ana karakteri Ayşe, bizi onu bıraktığımız yerde karşılıyor. Tüm güçlüklere rağmen ilkokulu bitirmiş, eğitimini sürdürmeye kararlı bir genç var karşımızda. Bir umudun peşine takılıp annesinin yanına, Almanya’ya göç etmesi üzerine “Almancı Türkler” gerçeğinin odağına düşüyor. Kız çocuklarının kaderinin köy meclisleri tarafından belirlendiği, dayanışma ile gericiliğin iç içe geçtiği, kültürel çatışmaların bıçak sırtında yaşandığı, göçmenlerin bazen sevecenlikle bazen de ayrımcılıkla, hatta düşmanlıkla karşılaştığı bu “yabancı” ortamda da çocuk ruhunu korumayı başarıyor. Ancak çocuk ruhu ergen bedenine sığmakta zorlanıyor. Anneyle çatışmalar artıyor. Sonunda, kız ve kadınların toplumdaki yerini giderek daha fazla sorgulayan Ayşe zor bir karar alıyor ve yaz tatili için geldiği Türkiye’de kalıyor.
Türkiye, Ayşe için anne desteği olmadan kadınlığa evrilmek, geçici işlerle ailenin geçimini sağlamaya çalışan babası ve ev işlerini omuzlayan ablası Aynur’la birlikte yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşamak demek. 80’li yıllarda kurtuluşu eğitimde gören, öğretmen olma hayali kuran Ayşe, gerek yaşam mücadelesi, ümidi ve direnciyle, gerekse de toplumsal cinsiyet, ayrımcılık, ötekileştirme gibi meselelerle ilgili sorduğu sorularla günümüz gençleri için ilham niteliğinde.
İlk Adımlar ve Bir Bulutun Ardında aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihini hatırlamak, hatırlatmak ve o döneme dair birçok önemli ayrıntıyı hiç bilmeyen genç kuşaklara edebiyat yoluyla anlatmak için eşsiz bir kaynak.
Arka Kapak:
Ayşe, çocuk yaşta eğitimi engellenmiş, evin yükünü sırtlamak zorunda kalan ablasından farklı olarak okumaya kararlıdır. Ancak anne özlemi ve yoksulluk canına tak etmiştir. Sonunda zor bir karar vererek geçici işlerde çalışan babasıyla her derdini paylaştığı ablasını ardında bırakıp Almanya’ya göçer. Burada anneyle bir yaşam kurmayı dener. Ancak ne Almanya’nın taşı toprağı altın ne de anne-kız ilişkisi mükemmeldir. Geleneksel cinsiyet rollerini ve kadınların maruz kaldığı ayrımcılığı küçüklüğünden beri sorgulayan Ayşe’nin içindeki isyan giderek kabarır: Hayır, o köy meclisindeki erkeklerin verdiği kararlara uymayacaktır!
Tanınmış yazar Gülsüm Cengiz’in, dünyanın birçok yerinde farklı dillerde okunan çok çevrilmiş, çok sevilmiş, uluslararası ödüller kazanmış sıra dışı romanı Ayşe’nin Günleri’nden tanıdığımız güçlü kız karakter Ayşe, 20’yi aşkın yıl sonra ümidinden, direncinden ve hayal gücünden hiç bir şey yitirmeden tekrar karşımızda!
“Aslında ‘Ayşe’nin Günleri’ uzun soluklu bir yaşam öyküsü. İç ve dış göçle keskinleşen kültür çatışması sonucu ortaya çıkan kimlik bunalımının çocuklar üzerindeki etkisini anlatırken; bizleri de anne baba, öğretmen olarak kendimizi sorgulamaya çağırıyor.” Türkel Minibaş, Cumhuriyet Kitap 1993